DÖNEMİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Tarihi ve Sosyal Zemin
-
Siyasi Ortam: Eserler, İslamiyet’i devlet dini olarak kabul eden ilk büyük Türk devleti olan Karahanlılar döneminde verilmiştir. Bu nedenle "Karahanlı Dönemi Türk Edebiyatı" olarak da adlandırılır.
-
Yerleşik Hayata Geçiş: Göçebe (Bozkır) kültüründen, şehirli (İslami) kültüre geçiş hızlanmıştır. Bu durum edebiyata da yansımış; eserlerde hem bozkırın savaşçı ruhu hem de şehrin ilmi/tasavvufi havası görülür.
-
Kültürel Etkileşim: Türkler, İslamiyet vasıtasıyla Arap ve Fars kültürleriyle yoğun bir etkileşime girmiş, bu medeniyetlerin edebiyat geleneklerini kendi bünyelerine katmaya başlamışlardır.
Dil Özellikleri
-
Türkçe Hakimiyeti: Eserlerin dili, dönemin edebiyat ve kültür dili olan Hakaniye Lehçesi (Karahanlı Türkçesi)'dir. Arapça ve Farsça kelimeler dilimize girmeye başlamışsa da, bu dönemde Türkçe hala çok baskındır. Yabancı kelime oranı sonraki dönemlere (Divan Edebiyatı) kıyasla çok düşüktür.
-
Dil Bilinci: Özellikle Kaşgarlı Mahmut gibi aydınlar, Türkçenin zenginliğini ve gücünü koruma bilinciyle hareket etmişlerdir.
-
Alfabe Çeşitliliği: Geçiş özelliği olarak, eserlerin yazımında Uygur Alfabesi ile Arap Alfabesi bir arada kullanılmıştır. (Örneğin, Kutadgu Bilig’in Viyana nüshası Uygur, Kahire nüshası Arap harfleriyle yazılmıştır).
Nazım Tekniği ve Şekil
-
Ölçü Sentezi: Milli ölçümüz hece ölçüsü devam ederken, Türk edebiyatı ilk kez aruz Ölçüsü ile tanışmıştır. Ancak şairler aruzu kullanmakta henüz acemi oldukları için şiirlerde teknik kusurlar (imale ve zihaf) görülür.
-
Nazım Birimi: İslamiyet öncesi gelenek olan Dörtlük ile İslam edebiyatı geleneği olan Beyit aynı eserlerde iç içe kullanılmıştır.
-
Yeni Türler: Türk edebiyatı mesnevi, gazel, kaside gibi nazım şekilleriyle ilk kez bu dönemde tanışmış ve ilk örneklerini vermiştir.
Sanat Anlayışı ve Amaç
-
Toplum İçin Sanat: Eserler didaktik (öğretici) bir nitelik taşır. Sanat, bir "telkin aracı" olarak görülmüştür.
-
İslami Tebliğ: Temel gaye, Gök Tanrı inancına sahip göçebe Türklere İslamiyet'in esaslarını, erdemlerini ve ahlakını öğretmektir.
-
İdeal İnsan Modeli: Eserlerde "Alp" (cesur savaşçı) tipi yerini yavaş yavaş "Alperen" veya "Veli" (hem cesur hem dindar/bilge) tipine bırakmaya başlamıştır.
İçerik ve Tema
-
Soyut Konular: İslamiyet öncesindeki somut doğa ve kahramanlık tasvirlerinin yerini; bilgi, akıl, cömertlik, nefis terbiyesi, Allah aşkı ve Peygamber sevgisi gibi soyut kavramlar almıştır.
-
Yol Göstericilik: Eserler genellikle nasihatname (öğüt kitabı) veya siyasetname (yönetim kitabı) özelliği gösterir. İnsanlara hem bu dünyada hem de öteki dünyada mutlu olmanın yolları (Kutadgu Bilig'deki gibi) anlatılır.
Özetle
-
İslamiyet öncesi Türk kültürü ile İslami kültürün harmanlandığı, Karahanlı Türkçesi ile eser verilen bir sentez dönemidir. Hece ile aruzun, dörtlük ile beytin bir arada kullanıldığı bu süreçte sanat, halka yeni dini ve yerleşik hayatı öğretmek amacıyla didaktik bir araç olarak kullanılmıştır.
ESERLER
01
Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacib)
Bu eser; Türk edebiyatının İslam medeniyeti dairesine girdikten sonra verdiği ilk yazılı ürün ve Türk düşünce tarihinin en köklü "kurucu" metnidir. 11. yüzyılda (1069-1070) Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınan ve Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulan eser; edebiyatımızda "ilklerin kitabı" olarak bilinir. Türk şiiri, yüzyıllardır kullandığı hece ölçüsü ve dörtlük geleneğinden; aruz ölçüsü ve beyit nazım birimine bu eserle geçiş yapmıştır. Eser, sadece devlet yönetimini anlatan bir siyasetname değil; bireyin ve toplumun hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olmasının yollarını (Kut) anlatan didaktik bir rehber, alegorik (sembolik) bir mesnevidir.
1. Biçim ve Teknik Özellikler (Edebiyatımızdaki İlkler)
Kutadgu Bilig, Türk edebiyatının şekil değiştirdiği dönüm noktasıdır. Eserin teknik yapısı, İslamiyet sonrası Türk şiirinin temelini oluşturmuştur.
-
İlk Mesnevi: Türk edebiyatındaki mesnevi nazım şeklinin (her beytin kendi arasında kafiyeli olması: aa, bb, cc...) kullanıldığı ilk eserdir.
-
İlk Aruz Denemesi: Türk edebiyatında aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eserdir. Şehname kalıbı olarak bilinen "Fe û lün / Fe û lün / Fe û lün / Fe ûl" kalıbıyla yazılmıştır. (İlk deneme olduğu için bazı teknik kusurlar -imale ve zihaf- görülür).
-
İlk Siyasetname: Devlet adamlarına yöneticilik sanatını öğreten ilk eserimizdir.
-
Hacim ve Yapı: Eser 6645 beyit ve sonradan eklenen 173 dörtlükten oluşur. Beyitlerin kullanılması İslami geleneği, aralara serpiştirilen dörtlükler ise Türk halk şiiri geleneğinin devam ettiğini (Geçiş Dönemi özelliği) gösterir.
2. Dil ve Üslup (Hakaniye Türkçesi)
Eser, Karahanlı Devleti'nin kültür dili olan Hakaniye Lehçesi (Karahanlı Türkçesi) ile yazılmıştır.
-
Türkçe Bilinci: Yusuf Has Hacib, eserini Arapça veya Farsça değil, bilinçli olarak Türkçe yazmıştır. Eserdeki sözcüklerin büyük çoğunluğu Türkçedir; Arapça ve Farsça kelime oranı sınırlıdır.
-
Geçiş Dili: Uygur alfabesi ile Arap alfabesinin bir arada kullanıldığı nüshaların olması, dilin ve kültürün geçiş aşamasında olduğunu kanıtlar.
3. Alegorik (Sembolik) Yapı ve Kahramanlar
Yazar, soyut kavramları somutlaştırarak (kişileştirerek) anlatma yolunu seçmiş, böylece Türk edebiyatının bilinen ilk alegorik eserini ortaya koymuştur. Eser, dört sembolik karakterin karşılıklı konuşmaları (münazara) üzerine kuruludur:
-
Kün Togdı (Hükümdar): İsmi "Güneş Doğdu" demektir. Adaleti ve Hukuku temsil eder. Güneşin yakıcı ve aydınlatıcı özelliğinden hareketle; adaletin herkese eşit mesafede olduğunu ve devletin temelinin adalet olduğunu simgeler.
-
Ay Toldı (Vezir): İsmi "Dolunay" demektir. Saadeti (Mutluluğu) ve Devleti temsil eder. Ayın sürekli değişen halleri (dolunay, hilal, karanlık) gibi; dünya saadetinin ve siyasi gücün de geçici, değişken ve dönek olduğunu anlatır.
-
Ögdülmiş (Vezirin Oğlu): İsmi "Övülmüş" demektir. Aklı ve Bilgiyi temsil eder. Babası (Saadet) ölünce yerini o alır; bu durum, saadetin kalıcı olması için akla ve bilgiye ihtiyaç duyulduğunu gösterir. İdeal insan tipidir.
-
Odgurmuş (Derviş): İsmi "Uyanmış" demektir. Akıbeti (Yaşamın Sonu) ve Kanaati temsil eder. Dünya işlerinden elini çekmiştir. Eserin sonunda ölümü, dünya hayatının faniliğini ve asıl mutluluğun maneviyatta olduğunu vurgular.
02
Divanu Lugati't-Türk (Kaşgarlı Mahmud)
Bu eser; Türk milletinin kültürel kimlik belgesi, Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır. 11. yüzyılda (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından Bağdat’ta yazılıp Abbasi Halifesi Ebulkasım Abdullah’a sunulan eser; sadece kelime anlamlarını veren kuru bir lugat değil, dönemin Türk dünyasının coğrafyasını, folklorunu, inancını ve edebiyatını kayıt altına alan devasa bir "kültür ansiklopedisi"dir. Kaşgarlı Mahmut, Türk illerini oba oba gezerek derlediği bu eserle; Türkçenin Arapça ile boy ölçüşebilecek kadar (hatta ondan daha) zengin bir dil olduğunu kanıtlamayı amaçlamıştır. Eser, günümüzde kaybolmuş pek çok sözlü edebiyat ürününün (sav, sagu, koşuk) yazıya aktarılarak yok olmasını engelleyen yegane hazinedir.
1. Yazılış Amacı ve Felsefesi (İki Atın Yarışı)
Kaşgarlı Mahmut, eserini o dönem İslam dünyasının bilim ve kültür dili olan Arapçaya karşı Türkçeyi savunmak için yazmıştır.
-
İddia: Yazar, Türkçe ile Arapçayı "at başı giden iki yarış atına" benzetir. Türkçenin Arapçadan aşağı kalır yanı olmadığını, aksine çok geniş ve köklü bir dil olduğunu ispatlamaya çalışır.
-
Hadis Referansı: Kaşgarlı, eserinin girişinde bir hadise atıfta bulunarak (bu hadisin rivayet olduğu tartışmalı olsa da) şöyle der: "Türk dilini öğreniniz, çünkü onların hakimiyeti uzun sürecektir." Amacı, Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türklerin siyasi gücünün yanında kültürel gücünü de göstermektir.
2. Biçim ve Teknik Özellikler (Edebiyatımızdaki İlkler)
Eser, teknik yapısı itibarıyla modern filoloji çalışmalarının bile temelini oluşturur.
-
İlk Sözlük: Türkçenin bilinen ilk sözlüğüdür. Yaklaşık 7500 Türkçe kelime madde başı olarak alınmış ve Arapça karşılıkları verilmiştir.
-
İlk Dilbilgisi Kitabı: Sadece kelime anlamlarını değil; Türkçenin fiil çekimlerini, yapım eklerini ve ses özelliklerini anlatan ilk gramer kitabıdır.
-
İlk Antoloji: Kelimelerin anlamlarını pekiştirmek için verilen örnek şiirler sayesinde, Türk edebiyatının ilk şiir antolojisi sayılır.
-
Dil: Eserin dili Arapçadır (çünkü Araplara öğretmek için yazılmıştır), ancak içeriği (örnekler ve madde başları) Türkçedir.
3. İçerik Zenginliği (Sözlü Edebiyatın Kurtarıcısı)
Divânu Lugâti't-Türk olmasaydı, bugün İslamiyet öncesi Türk edebiyatı hakkında bildiklerimizin %90'ı karanlıkta kalırdı. Kaşgarlı Mahmut, kelimeleri açıklarken örnek cümle olarak dönemin sözlü ürünlerini kullanmıştır.
-
Koşuklar: Doğa, aşk ve yiğitlik şiirleri (Örn: Bahar betimlemeleri).
-
Sagular: Ağıtlar. Meşhur "Alp Er Tunga Sagusu" (Alp Er Tunga öldü mü / Issız acun kaldı mı...) sadece bu eserde yer aldığı için günümüze ulaşabilmiştir.
-
Savlar: Dönemin atasözleri. (Örn: "Aç ne yemez, tok ne demez" gibi günümüzde hala kullanılan atasözlerinin ilk halleri buradadır).
-
Destan Parçaları: Şu Destanı gibi destanlardan parçalar ilk kez burada yazıya geçmiştir.
4. Özel Bölüm: İlk Türk Dünyası Haritası
Eserin en dikkat çekici özelliklerinden biri, sonunda yer alan ve dönemin coğrafi bilgilerini içeren haritasıdır.
-
Merkez: Harita, Türklerin yaşadığı Balasagun şehrini dünyanın merkezi olarak alır.
-
Yön: O dönemin haritacılık geleneğine uygun olarak (Japon haritaları gibi) Doğu yukarıda, Batı aşağıda gösterilmiştir.
-
Kapsam: Çin Seddi'nden (Ye'cuc Me'cuc seti olarak geçer) Avrupa kıyılarına kadar Türk boylarının yerleşim alanlarını gösterir. Siyasi ve sosyolojik bir belgedir.
03
Atabetü'l Hakayık (Edip Ahmet Yükneki)
Bu eser; 12. yüzyılda Edip Ahmet Yükneki tarafından kaleme alınan, İslamiyet’in ahlak anlayışını Türk kültürüne yerleştirmeyi amaçlayan manzum bir öğüt kitabıdır (Nasihatname). Eserin adı "Hakikatlerin Eşiği" anlamına gelir; yani insanı gerçeğe, doğru yola ve Tanrı'ya ulaştıracak kapının girişidir. Eser, Karahanlı beylerinden Dad Sipehsalar Mehmet Bey’e sunulmuştur. Yazarının doğuştan âmâ (kör) olduğu rivayet edilir; ancak gönül gözünün açıklığı ve ilminin derinliği sebebiyle kendisine "Edip" (Edepli/Bilgin) unvanı verilmiştir. Kutadgu Bilig devlet yönetimi ve siyaseti merkeze alırken, Atabetü'l Hakayık daha çok bireysel ahlakı, dini erdemleri ve Kur'an-ı Kerim kaynaklı doğruları merkeze alır.
1. İçerik ve Tema (Zıtlıkların Savaşı)
Eser, didaktik (öğretici) bir yapıdadır ve konu anlatımını zıt kavramlar üzerinden yapar. Edip Ahmet, iyi ve kötüyü karşılaştırarak okuyucuyu "doğru" olana yönlendirir. Eserin omurgasını oluşturan 4 temel konu şunlardır:
-
Bilgi vs. Cehalet: Eserin en geniş bölümüdür. Bilgi aydınlık, cehalet karanlıktır. Bilgili insan ölü olsa bile adı yaşar, cahil ise yaşarken ölüdür. Yazar, mutluluğun yolunun bilgiden geçtiğini savunur.
-
Cömertlik vs. Cimrilik: Malı biriktirmek değil, dağıtmak erdemdir. Cömert insan övülür, cimri insan yerilir. Dünya malının geçiciliği vurgulanır.
-
Dilin Korunması: İnsanın başına gelen felaketlerin çoğu dilindendir. Yalan, gıybet ve dedikodudan uzak durulmalı; söz gümüşse sükut (susmak) altın sayılmalıdır.
-
Dünyanın Dönekliği: Dünya güvenilmezdir. Tıpkı Kutadgu Bilig'deki "Ay Toldı" gibi, dünya nimetlerinin geçici olduğu ve asıl yurdun ahiret olduğu anlatılır.
2. Biçim ve Teknik Özellikler (Melez Yapı)
Eser, geçiş döneminin "arama/deneme" özelliğini en net yansıtan metinlerden biridir. Yapı bakımından hem Türk hem de Arap/Fars geleneğinden izler taşır.
-
Nazım Birimi: Eserin giriş bölümü (Tanrı övgüsü, Peygamber övgüsü) 80 beyit halindedir. Ancak asıl konunun anlatıldığı bölüm 101 dörtlükten oluşur.
-
Kafiye Şekli: Dörtlükler, manilerdeki gibi veya rubai tarzında aaba şeklinde kafiyelenmiştir. (İlk üç dize kafiyeli, dördüncü dize serbest).
-
Ölçü: Eserin tamamı Aruz ölçüsü ile yazılmıştır. (Fe û lün / Fe û lün / Fe û lün / Fe ûl kalıbı). Ancak Edip Ahmet, aruz kullanmakta Yusuf Has Hacib kadar usta değildir; eserde hece ölçüsüne kaçan, teknik olarak kusurlu (aksak) kısımlar daha fazladır.
3. Dil ve Üslup (Arapça Etkisinin Artışı)
Kutadgu Bilig ile kıyaslandığında, Atabetü'l Hakayık'ın dili daha ağırdır.
-
Arapça ve Farsça Kelimeler: Konusu doğrudan din ve ahlak olduğu için, ayet ve hadislerden yapılan alıntılar (iktibas) yoğundur. Bu durum, Arapça ve Farsça kelimelerin esere daha fazla girmesine neden olmuştur.
-
Hakaniye Lehçesi: Eser yine de dönemin edebiyat dili olan Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.
-
Telmih Sanatı: Yazar, fikirlerini güçlendirmek için sık sık ayetlere ve hadislere göndermeler yapar. Bu yönüyle İslami kültürün Türk şiirine tam olarak sindiğinin göstergesidir.
4. Eserin Önemi (Manevi Miras)
Atabetü'l Hakayık'ı önemli kılan, edebi mükemmelliğinden ziyade samimiyeti ve halk üzerindeki etkisidir.
-
Halk İslamı: Türklerin İslamiyet'i "kitabi" olarak değil, "ahlaki" olarak nasıl yorumladığını gösterir.
-
Nasihatname Geleneği: Türk edebiyatındaki "Nasihatname" (Öğüt Kitabı) türünün en yetkin ilk örneklerindendir. Yunus Emre ve Mevlana'ya giden yoldaki ahlaki taşları döşemiştir.
04
Divan-ı Hikmet (Ahmet Yesevi)
Bu eser; Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra ortaya koyduğu ilk tasavvufi eser ve Tekke edebiyatının başlangıç noktasıdır. 12. yüzyılda "Pîr-i Türkistan" (Türkistan’ın Piri) lakabıyla bilinen Hoca Ahmet Yesevi tarafından söylenen şiirlerin, ölümünden çok sonra müritleri tarafından bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Ahmet Yesevi, diğer yazarlar gibi eserini bir hükümdara sunmamış; doğrudan göçebe Türk boylarına, halka ve dervişlere hitap etmiştir. Amacı sanat yapmak değil; İslamiyet'in esaslarını, şeriatın hükümlerini ve tasavvufun inceliklerini Türklerin anlayacağı sade bir dille ve onların aşina olduğu ezgilerle öğretmektir. Bu yüzden yazdığı şiirlere "şiir" değil, "Hikmet" (İlahi bilgi/Öğüt) adı verilmiştir.
1. İçerik ve Felsefe (Yesevilik Yolu)
Eser, İslamiyet’in kuru bir bilgi yığını değil, bir "gönül işi" olduğunu anlatır. Ahmet Yesevi, Orta Asya bozkırlarında İslam’ın kandilini yakmış ve bu ışığı Anadolu’ya kadar göndermiştir.
-
Temalar: Allah aşkı, Peygamber sevgisi, cennet-cehennem, dervişliğin faziletleri, nefis terbiyesi, dünyanın geçiciliği ve kıyamet gibi konular işlenir.
-
Peygamber Sevgisi: Yesevi, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) o kadar bağlıdır ki, Peygamberimiz 63 yaşında vefat ettiği için, kendisi de 63 yaşına geldiğinde "Yeryüzünde ondan fazla gezmek bana haramdır" diyerek yerin altına bir çilehane kazdırmış ve ömrünün geri kalanını orada ibadetle geçirmiştir. Bu olay hikmetlerde sıkça işlenir.
2. Biçim ve Teknik Özellikler (Milli Tarzın Korunması)
Divân-ı Hikmet, biçim olarak Geçiş Dönemi’nin diğer eserlerinden ayrılır. Saray edebiyatı (Aruz/Beyit) yerine, Halk edebiyatı geleneğine yaslanır.
-
Nazım Birimi: Eserin büyük çoğunluğu Dörtlük nazım birimiyle yazılmıştır. (Az sayıda gazel/mesnevi tarzında beyitler de vardır).
-
Ölçü: Milli ölçümüz olan Hece Ölçüsü kullanılmıştır. Genellikle hecenin 4+4+4=12'li kalıbı veya 7'li kalıbı tercih edilmiştir. Bu yönüyle İslam öncesi "Koşuk" geleneğinin, "İlahi" türüne dönüşmüş halidir.
-
Yapı: Eser, Ahmet Yesevi'nin bizzat düzenlediği bir kitap değil, yüzyıllar içinde dervişlerin eklemeleriyle hacmi genişleyen bir "antoloji" niteliğindedir.
3. Dil ve Üslup (Halk İçin Sanat)
Kaşgarlı Mahmut Araplara Türkçeyi öğretmek, Yusuf Has Hacib Hükümdara siyaset öğretmek için yazmıştı. Hoca Ahmet Yesevi ise çobana, çiftçiye, göçebeye dini öğretmek için söylemiştir.
-
Sade Türkçe: Eser, Hakaniye Lehçesi'nin en sade ve halka yakın haliyle yazılmıştır. Sanatlı söyleyişlerden, ağır tamlamalardan kaçınılmıştır.
-
Didaktik ve Lirik: Öğretici (didaktik) bir amaç taşımasına rağmen, içten gelen coşkulu bir Allah aşkıyla söylendiği için lirik (duygusal) bir havası vardır. Bu samimiyet, şiirlerin yüzyıllarca ezberlenip dilden dile dolaşmasını sağlamıştır.
4. Etki Alanı ve Önemi (Anadolu'nun Mayası)
Divân-ı Hikmet'in asıl önemi edebi tekniğinden çok, yarattığı sosyolojik etkidir.
-
Tekke Edebiyatının Kurucusu: Ahmet Yesevi, Türk Tasavvuf Edebiyatı'nın kurucusu kabul edilir. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli gibi Anadolu erenleri onun açtığı yoldan gitmişlerdir.
-
Alperenler: Yesevi, yetiştirdiği binlerce öğrencisini (Alperenler) Anadolu'ya ve Balkanlara göndermiş; bu dervişler gittikleri yerlerde İslamiyet'i ve Türkçeyi yayarak Anadolu'nun Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamışlardır.

DEDE KORKUT HİKAYELERİ
Dede Korkut hikayeleri, İslamiyet öncesi destan geleneği ile İslami dönem halk hikayeciliği arasında bir "köprü" vazifesi görür. Hem destansı (olağanüstü) özellikler hem de gerçeğe yakın halk hikayesi özellikleri bir arada bulunur.15. y üzyılda yazıya geçirildiği tahmin edilmekle birlikte, içindeki hikayeler 12., 13. ve 14. yüzyıllarda Kuzeydoğu Anadolu’da yaşayan Oğuz Türklerinin yaşantısını, inançlarını, mücadelelerini ve kültürünü yansıtır. Eserin yazarı belli değildir; anonimdir.
1
YAPI, DİL VE TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Eserin teknik kimliği, Türk edebiyatında türünün tek örneğidir.
-
Nazım-Nesir Karışık Yapı: Hikayelerin anlatım kısmı nesir (düzyazı), karşılıklı konuşmalar ve duygu yoğunluğunun arttığı kısımlar nazım (şiir) şeklindedir. Kahramanlar sevinçlerini ve acılarını şiirle (soylamalarla) dile getirir.
-
Destandan Hikayeye Geçiş: Eser ne tam bir destandır (çünkü zaman ve mekan bellidir, kişi kadrosu daha gerçekçidir) ne de tam bir halk hikayesidir (çünkü olağanüstü mitolojik unsurlar hala vardır). Bu yüzden "Geçiş Dönemi Eseri" olarak sınıflandırılır.
-
Dil ve Üslup: Eser, 15. yüzyıl Oğuz Türkçesi (Eski Anadolu Türkçesi) ile yazıya geçirilmiştir. Dili son derece sade, akıcı ve canlıdır. Cümleler kısa ve kesindir. Düzyazı kısımlarında "seci" (iç kafiye) yapılarak şiirsel bir ahenk sağlanmıştır.
-
Nüshalar: Uzun yıllar sadece Dresden (Almanya - 1 Önsöz + 12 Hikaye) ve Vatikan (İtalya - 1 Önsöz + 6 Hikaye) nüshaları biliniyordu. Ancak 2019 yılında bulunan Türkistan/Günbed nüshası ile hikaye sayısı 13'e çıkmıştır (Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi hikayesi eklenmiştir).
2
İÇERİK VE DEDE KORKUT KARAKTERİ
Eserin içeriği, Oğuz Türklerinin sosyal hayatının bir aynasıdır.
-
Dede Korkut Kimdir?: Dede Korkut, hikayelerin yazarı değil; anlatıcısı, ozanı ve bilge kişisidir. Her hikayenin sonunda ortaya çıkar, kopuz çalar, dua eder, öğüt verir ve en önemlisi kahramanlara adını verir. O, toplumun manevi lideri ve sorun çözücüsüdür. "Meçhul bir bilgedir."
-
Konular: Hikayelerde iki temel çatışma işlenir:
-
Dış Mücadele: Oğuzların "kafir" olarak adlandırdıkları komşu devletlerle (Gürcü, Rum, Trabzon beyleri) yaptıkları savaşlar.
-
İç Mücadele: Oğuz boylarının kendi içindeki çekişmeleri ve doğaüstü varlıklarla (Tepegöz, Azrail, Deli Dumrul'un Azrail'le mücadelesi) olan karşılaşmaları.
-
-
Sosyal Hayat ve Kadın: Türk töresi, misafirperverlik, anne-baba hakkı, eşe sadakat ve yiğitlik temel değerlerdir. Kadınlar, İslami dönemdeki diğer eserlerin aksine sosyal hayatta çok aktiftir; ata biner, kılıç kuşanır ve eşinin yanında savaşır.
-
İnanç: Hikayelerde İslamiyet hakimdir ancak bu "kitabi" bir İslamiyet'ten çok, eski Türk inançlarıyla harmanlanmış bir "Halk Müslümanlığı"dır. Kahramanlar savaşa giderken "Adı Görklü Muhammed"e salavat getirir, namaz kılar; ancak aynı zamanda ant içerken "Gök Tanrı" inancının izlerini taşırlar.
3
ESERDEKİ 13 HİKAYE
Dresden nüshasındaki 12 hikaye ve son bulunan Günbed nüshasındaki 13. hikaye şunlardır:
1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han
Bir boğayı yumruğuyla devirdiği için "Boğaç" adını alan oğulun, vezirlerin iftirası yüzünden babası tarafından avda vurulmasını anlatır. Yaralanan Boğaç Han iyileşir ve babası kaçırıldığında onu düşman elinden kurtararak anne-baba sevgisinin gücünü gösterir.
2. Salur Kazan'ın Evinin Yağmalanması
Salur Kazan avdayken evinin düşmanlarca basılıp eşinin, oğlunun ve malının yağmalanmasını konu alır. Kazan Bey'in, sadık çobanı Karaca Çoban ile birlikte düşman üzerine gidip ailesini kurtarmasını ve sadakat kavramını işler.
3. Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek
Beşik kertmesi olan Bamsı Beyrek ile Banu Çiçek’in aşkını, Beyrek'in düğün gecesi esir düşüp 16 yıl sonra geri dönmesini anlatır. İçindeki düğün adetleri, yarışmalar ve "Deli Karçar" karakteriyle Oğuz töresini en iyi yansıtan, en meşhur hikayelerden biridir.
4. Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması
Salur Kazan'ın, oğluna savaşmayı ve kan dökmeyi öğretmek isterken oğlunun düşmana esir düşmesini anlatır. Baba-oğul ilişkisinin ve "alp" (kahraman) eğitimi sürecinin işlendiği hikayede, Kazan Bey oğlunu diğer beylerin yardımıyla kurtarır.
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
Kurduğu köprüden geçenden de geçmeyenden de para alan Deli Dumrul’un Azrail’e meydan okumasını ve canı yerine can bulma sürecini anlatır. Anne-babasının canını vermemesi üzerine eşinin fedakarlığı sayesinde Dumrul ve eşi Tanrı tarafından bağışlanır; hikaye eşler arası sevgi ve fedakarlığı yüceltir.
6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
Kanturalı’nın evleneceği kızda aradığı "yiğitlik" özelliklerini Sarı Donlu Selcen Hatun’da bulmasını ve onunla evlenebilmek için boğa, aslan ve deve ile güreşmesini konu alır. Selcen Hatun'un savaşçı kimliği, Türk kadınının gücünü göstermesi bakımından çok önemlidir.
7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek
Babasının 16 yıldır esir olduğunu bilmeden büyüyen Yegenek’in, gerçeği öğrendikten sonra rüyasında aldığı ilahi izin ve destekle Düzmürd Kalesi’ne gidip babasını kurtarmasını anlatır.
8. Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi
Bir çobanın peri kızıyla ilişkisinden doğan ve Oğuz halkına musallat olan tek gözlü canavar Tepegöz’ün, aslan sütüyle büyüyen Basat tarafından öldürülmesini anlatır. Yunan mitolojisindeki Kiklop (Polyphemos) efsanesiyle büyük benzerlik gösterir.
9. Begil Oğlu Emren
Begil Bey’in attan düşüp bacağını kırmasını fırsat bilen düşmanların saldırısını ve babasının yerine savaşa giren oğlu Emren’in mücadelesini işler. Emren, Allah’a yalvararak insanüstü bir güç kazanır ve düşmanı yener.
10. Uşun Koca Oğlu Segrek
Ağabeyi Egrek’in esir olduğunu öğrenen Segrek’in onu kurtarmaya gitmesini ve düşman kalesinde iki kardeşin birbirini tanımadan savaşıp son anda kavuşmalarını konu alır.
11. Salur Kazan'ın Tutsak Olup Oğlu Uruz'un Çıkarması
Tutsak düşen Salur Kazan’ın, düşmanların "Bizi öv, seni bırakalım" teklifini reddederek onurunu korumasını, kopuzuyla onlara meydan okumasını ve sonunda oğlu Uruz tarafından kurtarılmasını anlatır.
12. İç Oğuz'a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek'in Öldüğü
Oğuz boyları arasındaki iç çatışmayı (İç Oğuz - Dış Oğuz kavgası) ve bu çatışmayı önlemek isteyen Bamsı Beyrek’in haince öldürülmesini anlatır. Kitabın en hüzünlü ve birliğin bozulduğu son hikayesidir.
13. (Yeni Bulunan Hikaye) Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi
2019 yılında bulunan Türkistan/Günbed nüshasında yer alan bu hikaye, Salur Kazan’ın av sırasında karşılaştığı yedi başlı bir ejderha ile mücadelesini ve onu yenmesini konu alır.

Slaytlar
İslamiyet öncesi Türk edebiyatı hakkında hazırlanmış slaytlar
İslamiyet Öncesi Türk edebiyatının genel özellikleri ile ilgili slayt:
İslamiyet öncesi Türk destanları ile ilgili slayt:
Özet Videolar
İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı hakkında hazırlanmış özet video içerikleri
Dönemin genel özellikleri ile ilgili özet video:
İslamiyet öncesi Türk destanları ile ilgili özet video:


